Sevdiğimiz birini mutsuzken gördüğümüzde eşlik etmekte zorlanıyoruz. Üzülmesin, mutsuz olmasın, ağlamasın; eğer mümkünse ayağına taşlar değmesin istiyoruz…

Çoğu zaman ona eşlik etmekte o kadar zorlanıyoruz ki bu durumu hemen çözmek, ortadan kaldırmak üzere hamleler yapıyoruz.
Belki biraz çaresizlikle, belki o duyguyu o şekilde regüle edeceğimizi öğrendiğimizden “ağlama” “üzülme” “mutlu ol” diyoruz…

Söylediğimiz bu “ağlamalar”, “üzülmeler”, “mutlu ollar” kişiyi rahatlatmadığı gibi, hissettiği duyguya dair kişiyi rahatsız ve suçlu hissettiriyor…

Böyle zamanlarda, “Evet, burdayım ve yanındayım” mesajını verdiğimiz,
“Senin için ne yapabilirim?” sorusunu sorup sabırla yanıtı (bizim vermediğimiz) beklediğimiz eşlikler; duyguyu hisseden için çok daha kolaylaştırıcı ve işlevsel oluyor. Kişiye kendi duygusunu keşfetmek, ifade etmek ve çözümlemek için alan açıyor…

Deneyimlediğimiz olumsuz duygular özellikle daha fazla yok sayılma ve bastırılma eğiliminde…
Duygu yok sayıldığında, minimize edildiğinde, küçümsendiğinde ortadan yok edilmiş olmuyor, hissediyor olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor…

Mutsuzsak, mutsuzuzdur.
Duygunun iyisi-kötüsü, doğrusu-yanlışı yoktur.
Hissediyorsak oradadır.
ve
Mutsuz olmaya da pekala hakkımız vardır.

Uzm. Psk. Emine KAYA BİCAN